© Kamusal Haber 2021

BAKAN GÜL: 'BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE YAŞAMAK' BİZİM EN VAZGEÇİLMEZ HAKKIMIZ

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, güçlü Türkiye’nin yolunun, hangi görüşe, düşünceye, inanca, mezhebe, yaşam tarzına sahip olursa olsun herkesin hakkını ve hukukunu en yüksek standartlarda geliştirmekten geçtiğini belirterek, “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak, bizim en temel, en vazgeçilmez ve dokunulmaz hakkımız. İnsanoğlu bu hakkı koruma vazifesini, hukuka emanet etmiştir.” dedi.

Adalet Bakanı Gül, Edirne, Mardin ve Aydın’ın ardından dördüncüsü düzenlenen Mağdur Odaklı Adalet Buluşmalarının Kocaeli Kongre Merkezindeki programına katıldı. Güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemine ulaşmak için çıktıkları yolda bu toplantıların ve buluşmaların önemli katkılar sağladığını belirten Bakan Gül, vatandaşın hakkını, beklentisini, hak talebini adaletin odağına yerleştirmenin herkesin ortak sorumluluğu olduğunu söyledi. Bir suçun mağduru olan vatandaşı, adliyede derdiyle baş başa bırakmayan bir adli sistemi inşa ettiklerinin altını çizen Adalet Bakanı Gül, “Mağdurun elinden tutan, yarasını saran, gözyaşını dindiren bir uygulamayı sürecin en önemli parçası olarak görüyoruz. Bu anlayışın uygulamalarını yerinde görmek amacıyla gerçekleştirdiğimiz toplantılarda tüm paydaşlarla meseleyi masaya yatırıyoruz. Biliyor ve inanıyoruz ki güçlü Türkiye'nin yolu; hangi görüşe, düşünceye, inanca, mezhebe, siyasi kanaate, yaşam tarzına sahip olursa olsun herkesin hakkını, hukukunu en yüksek standartlarda geliştirmekten geçmektedir. Türkiye'nin yolu budur, Türkiye'nin rotası budur." dedi.

ÇARŞIDA, PAZARDA, SOKAKTA, METRODA, HATTA EVİNİN İÇİNDE BİLE İNSAN HUKUKA EMANETTİR

Adalet Bakanı Gül, insanın, toplumsal bir varlık olduğunu, kendinde bulduğu pek çok hususiyeti toplum içindeki yaşantı ve iletişime borçlu olduğunu ifade etti. “Allah'ın verdiği ömrü, diğer insanlarla birlikte tamamlıyoruz.” Diyen Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak bizim en temel, en vazgeçilmez ve dokunulmaz hakkımız. İnsanoğlu bu hakkı koruma vazifesini, adına hukuk dediğimiz kurallar sistemine emanet etmiştir. Yani insan kendini hukuka emanet etmiştir. Çarşıda, pazarda, sokakta, metroda insanın huzur ve güvenlik hakkı, hukuka emanettir. Hatta evinin içinde bile insan hukuka emanettir. Ev içi şiddetle mücadele, kadına karşı şiddetle mücadele, çocuğun üstün yararının korunması gibi kurallar, kaideler bu gerçeği yansıtmaktadır. O halde, bir tanım yapmam gerekirse bana göre mağdur hakkı, huzuru bozulan insanın meramını anlatmak için devletle muhatap olduğu anda başlayan 'adalet hakkıdır'. Bu hak, mağdur için bir arayışa, bir mücadeleye dönüşmemelidir. Bu hak, mağduru arayıp bulmalıdır. Bunu yapacak olan işte sizlersiniz. Unutmayın ki vatandaşımız için sizler, her biriniz, devletin temsilcilerisiniz, devlet demeksiniz."

HUKUK DERT OLAN DEĞİL, DERMAN OLAN, YÜK OLAN DEĞİL, YÜK ALANDIR

Tüm ilgili kurumların vatandaşın gözünde devletin eli olduğunu belirterek, o eli samimiyetle özveri ve empatiyle uzatmanın temel amaç ve görevleri olduğunu kaydeden Gül, adliyenin kapısının huzur ve güven vermesi gerektiğini söyledi. Adliyenin insanlarda "İşte burada adalet var, elimden tutan bir devlet var." duygusunu yaşatması gerektiğini dile getiren Bakan Gül, "Hukuk; dert olan değil, derman olandır. Hukuk; yük olan değil, yük alandır. Mağdurun hakkı, yükünün alınmasıdır. Mağdurun hakkı, yeni mağduriyetler yaşamamasıdır. Bu sebeple adliyenin kapısı asla bir bilinmeze yol açmamalıdır. Hiç kimsenin belirsizliğe tahammülü yoktur. Hele o kişi bir suçun mağduru ise artık belirsizlik onun için yeni ve daha büyük bir mağduriyet demektir. O yüzden adli süreçlerde vatandaşımızın yeni mağduriyetler yaşamaması amacımızı en güçlü şekilde uygulamaya çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

DAHA HIZLI VE YENİ BİR USUL GETİRMEK ÜZERE ÇALIŞMALARIMIZI YOĞUNLAŞTIRDIK

Adalet Bakanı Gül, bazı davalarda sürenin uzamasından doğan belirsizliklerin, tarafların hayatına doğrudan olumsuz etkilediğini vurguladı. Bu konuda akla gelen ilk örneğin boşanma davaları olduğunu belirten Bakan Gül, şöyle devam etti:

“Biz diyoruz ki iki taraf da boşanmak istiyorsa ama tazminat, velayet gibi şartlarda uzlaşamadıkları için anlaşmalı boşanma da olmuyorsa bu dava yıllar boyunca sürüp gitmesin. İki tarafın da boşanma konusunda kararlı olduğu ancak sair hususlarda anlaşamadığı durumlarda uzayıp giden çekişme kadına da erkeğe de daha da önemlisi varsa çocuğa çok yaralar açmakta. Bu süreç anlaşmazlıkları derinleştirmekte, insan psikolojisini çok olumsuz etkilemekte. Tarafların iradesine uygun, yeni mağduriyetlere yol açmayan yeni bir usul geliştirmenin bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda da çalışmalarımızı yakın zamanda yoğunlaştırdık. Bildiğiniz gibi bir anlaşmalı boşanma, bir de klasik çekişmeli boşanma davaları var. Üçüncü bir karma model üzerinde çalışıyoruz. İnsan Hakları Eylem Planımızda yer alan faaliyet başlıklarından biri de bu konuda mağduriyetlerin giderilmesine yönelik düzenleme yapılmasıdır. Boşanma davalarında süreci uzatan usul hükümlerini ana davadan ayıran, daha hızlı ve yeni bir usul getirmek üzere çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Bu konuda uygulayıcıları dinledik. Böylece boşanma süreçlerinde insanların daha fazla mağdur olmasını önleyecek sistemle vatandaşlarımızın bu mağduriyetini gidermeyi hedefliyoruz. "

ÇOCUKLARIN PSİKOLOJİSİNİ KORUMAYA YÖNELİK ÖZEL ÇALIŞMALAR SÜRDÜRÜYORUZ

Adalet Bakanı Gül, yaratılmışların en şereflisinin insan olduğunu, insanlar içinde korunmaya ve gözetilmeye en muhtaç olanın da çocuklar olduğunu söyledi. Devletin şefkat elinin çocukların daima yanında olduğunu aktaran Gül, çocuğun psikolojisini korumaya yönelik özel çalışmaları da sürdürdüklerini, bu kapsamda geçen günlerde kanunlaşan 5’inci Yargı Paketi'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanmasının ardından yürürlüğe girdiğini anımsattı.

90 YILDIR SÜREGELEN ÇOCUKLARIN İCRAYLA TESLİM EDİLMESİ UYGULAMASINA SON VERİLDİ

Yeni uygulamayla boşanma sonrası tarafların çocuğu görme konusunu, icra alanının tamamen dışına çıkardıklarını hatırlatan Bakan Gül, "90 yıldır süregelen çocukların icrayla teslim edilmesi uygulamasına böylece son verilmiştir. Bu sürecin uygulamasına yönelik ikinci mevzuat çalışmaları da yapılıyor. Bu değişikliğin hayata geçmesi için geçiş sürecinin tamamlanmasını da beklemedik. İnsanlar kendi çocuğunu görmek için artık para ödemeyecek. İnsan kendi çocuğunu görmek için icra yoluyla bir mal gibi teslim edilir mi? Hayır, tüm uygulamalara son verdik. Geçiş süreci tamamlanarak yine tüm Türkiye'de uygulamaya geçilecektir." dedi.

YENİ MAĞDURİYETLERE YOL AÇMAMAK SADECE HUKUK İÇİN DEĞİL, HERKES İÇİN BİR SORUMLULUK

Adalet Bakanı Gül, Gül, yeni mağduriyetlere yol açmamanın, sadece hukuk sistemi için değil herkes için ortak sorumluluk ve ödev olduğunun altını çizdi. Bu durumun önemli-önemsiz ayrımı yapılmaksızın her suçta, çocuk-genç, erkek-kadın her mağdur için geçerli olduğunu ifade eden Gül, ancak bu hassasiyeti her zaman göremediklerini belirtti. Erkek şiddetiyle canice katledilmiş bir kadının fotoğraflarının yayınlanmasının, hem onun hatırasına hem de yakınlarının acısına saygısızlık olduğunu kaydeden Bakan Gül, her platformda kadının boy boy fotoğraflarının yayınlanmasını, onu katleden caninin ise fotoğrafının görülmemesini eleştirdi.

KADINA ŞİDDETİ MAGAZİNLEŞTİREN YA DA CİNAYET ROMANI GİBİ ANLATAN DİLİ REDDEDİYORUZ

Adalet Bakanı Gül, bazen katilin görüntüsünün mozaiklenip kadının ifşa edildiği haberlere rastlandığını, bu durumun kabul edilebilir olmadığını ve kimseye bir faydasının bulunmadığını vurguladı. Bunun ahlaka da hukuka da aykırı olduğunu ifade eden Gül, kadına yönelik şiddeti magazinleştiren ya da bir cinayet romanı gibi anlatan dili ve üslubu reddettiklerini belirtti.

ŞİDDETİN SEBEPLERİ VE ŞİDDETİN TAMAMEN ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK ÇÖZÜM ÖNERİLERİ OLMALIDIR

Mağdurun veya maktulün fotoğrafları, görüntüleri, kişisel bilgilerinin paylaşılmaması gerektiğini aktaran Bakan Gül, şunları söyledi:

“Bir kez daha hatırlatmak isterim ki kamuoyunun haber alma hakkı karşılanırken, bu habere konu olan kişinin mahremiyetine, onur ve haysiyetine saygının da korunması gerekmektedir. Bu hassas dengenin bir diğer yansıması da şiddet eyleminin paylaşılmaması olarak ortaya çıkmalıdır. Kanaatimce şiddet haberlerinde öne çıkarılması gereken şey; şiddetin sebepleri ve bu şiddetin tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik çözüm önerileri olmalıdır. Bunun yerine şiddetin kendisi öne çıkarılmaktadır, adeta şiddet paylaşılmaktadır. Örneğin geçtiğimiz günlerde üç aylık bir bebeğin uğramış olduğu darp görüntüleri, o elim görüntüler hepimizin vicdanlarını kanattı, yüreğini yine sızlattı, kanımız dondu. Unutmayalım ki o çocuğumuzun da mahremiyeti vardır, onun da onuru ve yine geleceğe dair hayalleri var. O videoları izlemesi gereken makamlar izlemiş ve devletin şefkatli ellerine o çocuk teslim edilmiştir."

ÇOCUKLARIMIZIN, KADINLARIN, MAĞDURLARIN YAŞAMIŞ OLDUĞU ACILARIN REYTİNGE, REKLAMA VE MAGAZİNE ALET EDİLMESİ ASLA KABUL EDEBİLDİĞİMİZ BİR DURUM DEĞİLDİR

Devletin tüm kurumlarının meseleyi takip ettiğini söyleyen Gül, "Bu sürece saygı göstermek yerine bu şiddetten ve acıdan magazin, reyting, reklam çıkarmak gerçekten hiçbirimizin kabul edeceği bir durum değildir. Çocuklarımızın, kadınların, mağdurların yaşamış olduğu acıların reytinge, reklama ve magazine alet edilmesi asla kabul edebildiğimiz bir durum değildir." dedi.

ADLİYE GİDEMEYEN VATANDAŞIMIZA, ADLİYE GİDİYOR

Adalet Bakanı Gül, 3 Aralık'ın Dünya Engelliler Günü olduğunu hatırlatarak, engelli vatandaşların da adliyelerde daha nitelikli hizmet alabilmeleri için önemli çalışmalar yaptıklarını aktardı. Yeni adliye binalarının fiziki koşullarını engelli dostu tasarladıklarını, mevcut adliyeleri de engellilerin adalete erişimlerini kolaylaştıracak şekilde dönüştürdüklerini anlatan Gül, personele yönelik işaret dili eğitimi başlattıklarını, bunu yaygınlaştıracaklarını ifade ederek, “Adliyeye yaşı sebebiyle, sağlık sebebiyle, engeli sebebiyle gelemeyenlerin adli süreçteki ifadelerini, beyanlarını almak üzere adliyenin, bu anlamda bu hizmetleri, bizzat vatandaşımın yanına giderek alması bizi çok sevindiriyor. Yani adliye gidemeyen vatandaşımıza, adliye gidiyor. Bu uygulamaları yaygınlaştırmak sizlerin elinde. Bu konuda bu uygulamaların yapılması, vatandaşın bu anlamda adliyeye, adalete güvenini desteklemiş olacaktır." diye konuştu.

NE YAPARSAK YAPALIM, EN İYİ REFORM İNSANIN KENDİ YAPMIŞ OLDUĞU ADIMLAR VE UYGULAMALARDIR

Adalete erişim konusunda yargıda ihtisaslaşmayı önemli gördüklerini, bu çerçevede, vatandaşın adalete zahmetsizce ulaşabilmesi ve hukukun kolaylaştırıcı rolünü öne çıkardıkları yeniliklerden birinin de yargıda ihtisaslaşmanın artırılması olduğunu kaydeden Gül, bu çerçevede, Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) 25 Kasım 2021 tarihli kararlarıyla oluşturulan yeni ihtisas mahkemelerinin, yargıda uzmanlaşma konusunda önemli ve köklü bir adım olduğunun altını çizdi. Bu kararla birlikte artık çocukların yargılandığı ve çocukların bir şekilde taraf olduğu çocuk davalarının, ülkenin tamamında ayrı ve uzman mahkemelerde görüleceğini kaydeden Gül, “Çocuk mahkemelerin kurulmadığı yerlerde de hangi mahkemenin bakacağı, bu HSK tarafından tek tek belirlenmiş durumdadır. Böylece bir eylem planımızı da yine hayata geçirmiş olduk. Ne yaparsak yapalım, en iyi reform insanın kendi yapmış olduğu adımlar ve uygulamalardır. Bugün burada kadına yönelik şiddet, çocuğun uğramış olduğu mağduriyetler, engelli, yaşlı tüm mağdurlara yönelik hakları konuşuyoruz. Çok önemli bir toplantı. Her şey kanunda, mevzuatta çok güzel görünüyor olabilir ama iş uygulamaya geldiğinde farklı oluyor. İşte uygulayıcıları bir araya getirmeyi hedeflediğimiz bu toplantıda umarım çok güzel uygulama örnekleri çıkacaktır." ifadelerine yer verdi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER