© Kamusal Haber 2021

Erdoğan, “Vefatının 6. Yıl Dönümünde Hasan Karakaya'yı Anma Programı”na Katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Vefatının 6. Yıl Dönümünde Hasan Karakaya'yı Anma Programı”na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda yaptığı konuşmada, Akit Medya Grubunun yöneticilerine Hasan Karakaya'nın hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla teşekkür etti.

Basın dünyasının mümtaz bir ismini, bir yiğit gazeteciyi anmak üzere programda yer aldıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karakaya'nın ebedî âleme altı önce uğurlandığını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyaretlerinde geçirdiği kalp krizi sebebiyle Karakaya'nın 30 Aralık 2015'te kaybedildiğini hatırlatarak şöyle devam etti: "Beraberdik. Ashab-ı Suffe'de sohbetimizi yaptık. Sohbetten sonra otele geçtik. Bir müddet sonra da Hasan Karakaya kardeşimizin kalp krizi geçirdiği haberi bize geldi. Şüphesiz ki bizler ölüme inanmış insanlarız. Hele hele Medine-i Münevvere'de Ashab-ı Suffe'de sohbeti yap, ondan sonra böyle bir kalp krizi neticesinde Hakk'a yürü. Gerçekten Hasan Karakaya kardeşimiz kaleminin ciddi manada silahşoruydu. Üstadın ifadesiyle; 'Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın' dediği gibi Hasan Karakaya kardeşim de aynen bu ifadelerin kalemiydi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, vefatının altıncı seneyi devriyesinde basının cesur kalemi Karakaya'yı bir kez daha rahmetle yâd ettiğini dile getirerek Karakaya'nın ailesine, dostlarına, okurlarına, Akit Medya Grubundaki mesai arkadaşlarına başsağlığı diledi.

"Rabbim Hasan kardeşimizden razı olsun, mekanını cennet eylesin" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karakaya hakkında hazırlanan kısa videonun beraberce izlenildiğini, basının bu yürekli kaleminin engin ruh ve gönül dünyasına şahitlik edildiğini söyledi.

“GAZETECİLİK MESLEĞİNİ HAKİKAT AVCILIĞI OLARAK GÖREN DİRAYETLİ BİR İNSANDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben hep şunu söylerim. Dünyamda iki kalem var ki beni çok etkilemiştir. Bir, üstat Necip Fazıl Kısakürek ve daha sonra da Hasan Karakaya. Bunlar kalemleriyle malum cephelere her zaman korku salmışlardır ama korkmamışlardır. Çok önemli. Hasan Karakaya kardeşimiz köşesinde işte bunu başarılı bir şekilde yürüttü" ifadelerini kullandı.

Rahmetli Hasan Karakaya'nın bir soru üzerine, en büyük hayalinin "Peygamber Efendimizin zamanına giderek onun mübarek dizinin dibinde ders dinlemek olduğunu" söylemesini çok anlamlı bulduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Aynı röportajda merhum Karakaya vefat ettikten sonra hayırla anılmayı murat ettiğini dile getiriyor. Evet belki Hasan kardeşimiz Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamı dünya gözüyle göremedi, Asrı Saadet'te yaşama, onun dizinin dibinde söylediklerini dinleme şerefine nail olamadı ama o son nefesini Resulü Ekrem Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin şehrinde, onun manevi huzurunda vermekle müşerref oldu. Dünya yolculuğunu tıpkı gönlünden geçirdiği gibi Medine-i Münevvere'de, Mescid-i Nebevi'de Resulullahı Aleyhissalatu Vesselam ziyaret ettikten hemen sonra hitama erdirdi. Rabb'im, Hasan kardeşimizin o samimi duasını, o samimi niyazını, emanetini Peygamber Efendimizin şehrinde alarak âdeta kabul buyurdu.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Peygamber'in bir hadis-i şerifinde, hayat ve ölüm arasındaki irtibatı "İnsan nasıl yaşarsa, öyle ölür. Nasıl ölürse öyle dirilir. Nasıl dirilirse öyle haşrolur" şeklinde tarif ettiğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Evet, insan hangi istikamet üzere yaşarsa son nefesini de öyle verir. Emaneti nasıl teslim etmişse öyle dirilir ve ruzi mahşerde de öyle hesaba çekilir. Yine insan, bu alemde ne biriktirmişse yarın hesap gününde de karşısında onu bulur. Biz Hasan Karakaya'nın ömrünü İslam'ı anlamaya ve anlatmaya adadığına, emaneti Resulullah'ın şehrinde inşallah bir Müslüman olarak teslim ettiğine tüm kalbimizle benliğimizle inanıyoruz. Burada bir kez daha kendisine Mevla'dan rahmet ve mağfiret diliyoruz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programdaki katılımcılara hitaben, "Kıymetli kardeşlerim, ben sizleri Allah için seviyorum. Rabbim bizleri burada olduğu gibi inşallah sevgili Habib'inin sancağı altında da haşrucem eylesin" dedi.

"Şüphesiz hepimiz bir gün bu fani alemdeki imtihanımızı tamamlayacak, inşallah bir Müslüman olarak ebediyete göç eyleyeceğiz" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "O gün gelinceye kadar da ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için samimiyetle çalışmaya devam edeceğiz. Dünyayı ahiretin tarlası görerek, hayatın albenisine kendimizi kaptırmadan her türlü gayreti göstereceğiz. Kur'an-ı Kerim'in ve Sünnet-i Seniyye'nin rehberliğinde ukbamızı kurtarma gayesiyle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Hasan kardeşimizin de dediği gibi esas mesele şan, şöhret, makam sahibi olmak değildir. Mesele, milletimizin 'Allah razı olsun' duasına layık olmak, geride hayırla yâd edilecek güzel bir miras bırakmaktır. Mesele, bu fani dünyada adam gibi yaşamak, sırat-ı müstakim üzere bulunmak, son nefesimizi de bir Müslüman olarak vermektir."

Gençlere, "Hasan ağabeyinizi çok iyi tanıyın. TÜGVA olarak bunun hakkını da dört dörtlük verin" diye seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hasan kardeşimizin 1957 yılında Manisa'da başlayan ve 2015 yılında Medine'de hitama eren hayat yolculuğunda işte bunun birçok örneği var. Hasan Karakaya, 58 yıllık ömrünü kalemiyle bu milletin hakkını, hukukunu, onurunu savunmaya adamış gerçek bir cengaverdi. Genç yaşlarda başladığı gazetecilik mesleğini bir maişet kaynağı olmanın ötesinde hakikat avcılığı olarak gören dirayetli bir insandı" diye konuştu.

“GAZETECİLİK MESLEĞİNİN HAYSİYETİNİ SON NEFESİNE KADAR KORUDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hasan Karakaya'nın özellikle 28 Şubat döneminde verdiği mücadelenin, onun yiğitlik beratı olarak herkesin hafızasına kazındığını vurgulayarak şunları kaydetti: "Siyasetin ve toplumun gazete manşetleriyle hizaya çekildiği o meşum günlerde Hasan Karakaya, halkın ve hakkın sesi olmuştur. Darbeciler tehditle susturamadıkları Hasan Karakaya'nın kalemini bu kez uyduruk davalarla kırmaya çalışmış, ancak onun iradesini rehin, kalemini esir alamamışlardır. Dönemin vesayetçi basınına ve darbecileri ayakta alkışlayan yargısına rağmen Hasan Karakaya, linç edilme pahasına özgürlükleri, millî iradeyi ve milletin değerlerini savunmayı sürdürmüştür. İkbal peşinde koşanlardan, köşesini kiraya verenlerden, üç kuruşluk dünya menfaati için zulmü alkışlayanlardan, zulmü mazur gösterenlerden, zulme boyun eğenlerden asla olmamıştır. Darbecilere şirin görünmek uğruna gazete manşetlerinden 'Bırak git' çağrısı yapan korkaklara prim vermemiş, duruşunu, vakarını, gazetecilik mesleğinin haysiyetini son nefesine kadar korumuştur. Ne söylemişse ne söyleyecekse hesapsız söylemiş, ucu nereye varırsa varsın perdesiz konuşmuş, hakkın hatırını daima yüksekte tutmuştur. Korkmamış, ürkmemiş, sinmemiş, adam gibi adam olmuştur"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un bir şiirine atıfta bulunarak şunları söyledi: "Hasan Karakaya'yı en güzel hep söylerim ya Mehmet Akif Ersoy'un şu dizeleri anlatır. 'Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem. Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım. Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamaz. Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale. Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale. Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu' Hasan Karakaya, işte bu şiirin vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Gençler, bu şiir Akif merhumun, 'Asım'ın nesli' diye tanımladığı şiirdir. Bunu bu şekilde bilmenizi istiyorum."

Hasan Karakaya'nın, Türkiye'nin son yarım asrının en karanlık dönemlerini bizzat müşahede etmiş bir insan olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir gazeteci olarak 12 Eylül darbesine zemin hazırlayan kaos ortamını yaşamıştı. Merhum Özal'la beraber ülkenin girdiği demokrasi ve kalkınma hamlesini görmüştü. 1990'larda ülkenin tekrar istikrarsızlık ve terör girdabına sürüklenişine şahit olmuştu. 28 Şubat'ta oluşturulan korku iklimini iliklerine kadar hissetmişti. 2001 krizinde bu ülkenin elitler tarafından nasıl soyulduğunu görmüştü" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karakaya'nın Türkiye'nin son 40 yılındaki iniş ve çıkışlara tanıklık ettiğini, AK Parti ile başlayan yeni dönemin anlamını da gayet iyi bildiğini, millet ve memleket sevdalısı biri olarak bunu da yazılarında dile getirdiğini ifade etti.

Karakaya'nın zaman zaman hükûmet politikalarını kendi üslubunca eleştirdiğini, karar alıcıları zorladığı dönemler de olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karakaya'nın gözünü budaktan sözünü muhatabından esirgemeyen, mert bir gazeteci olarak tüm bunları yaparken dahi hep Anadolu insanının hissiyatına, halkın beklentilerine tercüman olmaya çalışan bir gazeteci olduğunu söyledi.

Karakaya'nın her dönem milletin mücadelesine destek verdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cumhuriyet mitinglerinden meşhur Gezi olaylarına, 17-25 Aralık girişiminden çukur terörüne kadar Türk demokrasisine yönelik tüm saldırılarda cesur duruşlu kalemiyle milletin mücadelesine koşulsuz destek verdi. Aynı şekilde Türkiye'nin önünü açacak, millî iradeyi güçlendirip vesayeti geriletecek, ekonomik bakımdan ülkemizi hak ettiği seviyelere taşıyacak her türlü adıma sahip çıktı. Her türlü hamleyi teşvik ve takdir etti, özellikle az önce izledik, Başkanlık sistemiyle ilgili söyledikleri Hasan Karakaya'nın siyasi ufkunu ve vizyonunu göstermesi açısından son derece mühimdir. Hani şu anda muhalefet var ya ana muhalefet, onların hepsi Hasan kardeşimin arkasından nal toplar, nal. Hasan Karakaya, dobra bir kalem olmanın yanı sıra gazeteci kılıklı terör sevicilerine ve tetikçilere de eyvallah etmeyen bir polemik ustasıydı. Sanat ve yayın hayatımıza musallat olan yıllarca bu alanı kendi tapulu malı gibi gören zorbaların maskesini düşüren gerçek bir muharrir."

Karakaya'nın 23 yıl boyunca yazdığı Akit Gazetesi'ndeki yazılarına bakıldığında millî iradeyi savunan, milletinin yanında saf tutan, vesayete karşı sesini yükselten, Anadolu insanına göğsünü siper eden, milletin inancına, kültürüne, tarihine sahip çıkan bir gazeteci olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karakaya'nın Hakk'ın hatırını her şeyin üstünde tutan, millet ve memleket düşmanına hadlerini bildiren, inandığı yolda yürümekten asla çekinmeyen, dirayetli bir gazeteci, dürüst bir köşe yazarı ve samimi bir dava adamı olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Karakaya'nın hayatına bakıldığında, katsayı engelinin kaldırılmasından başörtüsüne serbestlik getirilmesine, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nden Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasına kadar son 20 yılda diktiğimiz zafer anıtlarının bir çoğunda Hasan Karakaya'nın emeğini, katkısını, gayretini görürsünüz. Hani Üstat diyor ya, 'Ayasofya açılacak. Ayasofya açılacak, bir gün Ayasofya açılacak.’ Elhamdülillah açıldı. Üstat bunu Beyazıt Meydanı'nda da söylemişti, Sultanahmet Meydanı'nda da söylemişti ve hamdolsun bizlere nasip oldu. Peygamber Efendimiz, 'Ademoğlu ölünce amel defteri kapanır, ancak üç kişinin amel defteri kapanmaz' buyuruyor. Efendimiz bunların da geride sadakayı cariye bırakan, hayırlı bir evlat bırakan ve arkasında faydalanılacak bir ilim bırakan kimseler olduğunu müjdeliyor. Son nefesine kadar kalemiyle verdiği mücadele hasebiyle Hasan kardeşimizin amel defterinin de inşallah kapanmayacağına inanıyorum" diye konuştu.

Medine-i Münevvere'de altı sene önce vefat eden Karakaya'yı hayırla yâd ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetesi ve meslektaşlarının Karakaya'nın hatırasına ve geride bıraktığı mirasa sahip çıkmayı sürdürdüğünü söyledi.

“2002'DEN İTİBAREN TÜRKİYE'DE GERÇEKTEN TARİHÎ BİR DÖNÜŞÜME İMZA ATTIK”

Yetenekli genç kalemlerin, merhum Karakaya'dan devraldıkları mücadele sancağını daha da yükseltmek için gayret gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Tüm bu çabaların neticesinde, Türkiye daha önce hiç olmadığı kadar zengin, dinamik ve özgür bir kültürel iklime de kavuşuyor. Ancak gazetecilik ve köşe yazarlığı gibi bilgi, birikim, tecrübe yanında mangal gibi yürek de gerektiren mesleklerde Hasan kardeşimizin eksikliği gün geçtikçe daha fazla hissediliyor. Bakınız burada sizlerle acı da olsa bir hakikati paylaşmak istiyorum. 2002'den itibaren Türkiye'de gerçekten tarihî bir dönüşüme imza attık. Tek parti zihniyetinin her 10 yılda bir tekrarlanan darbeler vasıtasıyla milletin iradesine vurduğu prangaları tek tek parçaladık. 28 Şubat müdahalesinin ürünü olan antidemokratik düzenlemelere ve uygulamalara, muhalefete rağmen hamdolsun son verdik. On yıllardır Demokles'in kılıcı misali milletin tepesinde duran ne varsa milletimizle birlikte hepsini tarihin çöp sepetine attık. Bunların yanı sıra siyaset müessesesinin eski Türkiye bakiyesi vesayet kurumlarıyla ve darbeci gelenekle hesaplaşmasını da sağladık. Millete parmak sallayanlar vardı ya, millete parmak sallayanlar, millî iradeyi yok sayanlar, milletin vermediği yetkiyi kullanmaya heveslenenler bizim dönemimizde önce milletimizin vicdanında, sonra da bağımsız Türk mahkemelerinde mahkum oldular."

Demokrasiye karşı darbecilerin yanında saf tutanların da olduğunu ve bunların gayretleri ve milletin desteğiyle siyasetten tasfiye edildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Her ne kadar zaman zaman CHP içinde 27 Mayıs'ı övenler, 28 Şubat'ı savunanlar, darbecilere alkış tutanlar, iktidarı sandık yerine yabancı güç odaklarına şirinlik yapmakta arayanlar, milletin inancıyla ve değerleriyle kavga edenler çıksa da artık bunların hiçbir hükmü kalmamıştır. Kardeşlerim milletimiz bu kifayetsiz muhterislere gücün, yetkinin ve egemenliğin bilakayduşart kendi uhdesinde olduğunu son 20 yıldaki 15 seçimin her birinde açıkça göstermiştir. 15 Temmuz ise milletin iradesini gasbetmeye kalkanlara karşı neleri göze alabileceğini göstermesi açısından tarihî bir dönüm noktasıdır.”

“Öte yandan, siyaset ve toplum tarafından tüm bu gelişmeler yaşanırken, üzülerek ifade etmek isterim ki basın yayın camiamızda darbeci zihniyetle samimi bir hesaplaşma yapılamadı” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O günlerde gazete manşetlerinden darbeciler adına siyasete ihtar çekenler, korundu kollandı, hiçbir şey olmamış gibi pişkince köşe başlarını işgal etmeyi sürdürdü. Dahası bu kalemşörler cumhuriyet mitinglerinden Gezi olaylarına, 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz darbe teşebbüsüne kadar demokrasimize yönelik tüm girişimlerde tetikçilik yapmaktan geri durmadı. Gün oldu çapulcuları savundular. Gün oldu teröristlere sözcülük ettiler. Gün oldu Türkiye'yi karaladılar. Gün oldu yabancı güçlere, ülkemize müdahale çağrısı yaptılar. Ama her seferinde gizlemeye çalıştıkları faşist karakterlerini ellerine geçirdikleri ilk fırsatta ortaya dökmekten çekinmediler. 2023'e giden süreçte medyamızın bu iç hesaplaşmayı da yapacağına, bu habis zihniyetten kendisini bir an önce kurtaracağına inanıyorum. Ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz adına bunu içten bir temenni olarak burada özellikle ifade ediyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, Yeni Akit Gazetesi yöneticilerine, Karakaya’nın çalışma arkadaşlarına ve ailesine plaket verdi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER