LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ!
SİYASETGündeme dair açıklamalarda bulunan Genel Başkan Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısına İstanbul’un Fethinin yıl dönümünü kutlayarak başladıktan sonra iktidar mafya ilişkisine, ekonomik duruma, esnafımızın sorunlarına ve Filistin meselesine dair değerlendirmelerde bulundu.
Genel Başkan Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. İstanbul’un Fethinin yıl dönümünü gündemine alarak basın toplantısına başlayan Karamollaoğlu, Peygamber Efendimizin müjdelediği bu kutlu fethin manası ve önemini dile getirdi.
Türkiye’de son haftaların en sıcak tartışması olan iktidar ve mafya arasındaki ilişkiye dair iddiaları da gündemine alan Karamollaoğlu, lafla peynir gemisinin yürümediğini vurgulayarak ismi geçen yetkililere istifa çağrısında bulundu.
Vahim iddialar karşısında ise yapılması gerekenleri 6 madde ile özetleyen Karamollaoğlu, soruşturma komisyonu kurulması başta olmak üzere tekliflerini sıraladı.
Toplumsal bir çöküş yaşandığı konusunu ele alan Karamollaoğlu İbn-i Haldun’un bir toplumun çökme emareleri olarak saydığı hususları dile getirerek; “Ne yazık ki tarih değil hatalar tekerrür ediyor. Adaletsizlik had safhada, gücün hukukunun hakim olduğu bir atmosfer ile karşı karşıyayız.” dedi.
Yaşanan Kovid-19 salgınının ve ekonomik krizin en ciddi mağduru olan esnafların derdini de gündeme alan Karamollaoğlu, esnafın derdi ile dertlenmek için önümüzdeki günlerde bir esnaf kongresi tertip edeceklerini belirtti.
İşte toplantının detayları…
İstanbul’un Fethi
Kıymetli basın mensupları;
Bildiğiniz üzere bu hafta 29 Mayıs İstanbul’un Fethi’nin yıl dönümünü içinde barındırma özelliğini taşımaktadır. Bu sebeple basın toplantımıza bu kutlu fethin manasına değinerek başlamak istiyorum. Bizim için İstanbul’un fethinin taşıdığı en önemli mana “Hakk’ın batıla galip gelmesidir.” Bu sebeple, tarih boyunca bu mananın taşıdığı ilkelerin hayata geçirilmesi insanlığın saadetini tesis etmiştir.
Muhterem arkadaşlarım;
Bu konuda Peygamber Efendimizin hadisi şerifini de hatırlamadan geçemeyiz; “İstanbul bir gün muhakkak feth olunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, fetheden komutan ne güzel komutandır.”
İnsanlığa saadet getirecek olan ilkeler; adaleti tesis etmek, liyakate önem vermek, devlet yönetiminde şeffaf ve hesap verebilir olmak, farklı inanç ve fikirlere müsamaha göstermek, karar alırken istişareye özen göstermektir.
Unutulmamalıdır ki Fatih Sultan Mehmet Han’ın ve onun kutlu fethinin gayesi bu prensiplerin hayata geçirilmesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle İstanbul’un Fethinin yıl dönümünü tebrik ediyor, bu fetihte emeği geçen ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Lafla Peynir Gemisi Yürümez
Muhterem arkadaşlar;
Son günlerde kamuoyuna yansıyan vahim iddialar hakkında maalesef, yetkililer ve ilgililer tarafından toplumun beklediği cevap ve adımlar henüz atılmamıştır. İddialar hafife alınacak gibi değil muhakkak açıklık kazanması gerekmektedir.
İddialar vahim ama bu iddiaların muhatapları yetkililer huzurunda hesap vereceklerine ekranlarda konuyu savsaklama gayretine girmişlerdir. Kendilerini aklayabilmek için demagojiye başvuruyorlar. Gerektiği yerde insan zekası ile dalga geçercesine açıklamalarda bulunuyorlar.
İddialara bakıldığında tam bir rezaletle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Kimse kendi mesuliyetini kabullenip gereğini yerine getirme yoluna girmiyor. Maalesef kepazelik diz boyu ama kimse bu durumda kendi üzerine düşeni yapma noktasına bir türlü gelemiyor.
Çok açık bir şekilde belirtmek istiyorum; lafla peynir gemisi yürümez!
İsmi geçen ilgililer bir an önce istifa etmeli, etmiyorlarsa Sn. Cumhurbaşkanı bu noktadan itibaren sessizliğini bozmalı ya olayların karşısında olduğunu ikrar etmeli ya da ismi bu skandallarla geçenlerin yanında olduğunu söylemeli.
Atılacak Adımlar
Dün Sn. Bahçeli bu konuda kendi tavrını İçişleri Bakanının yanında olarak açık bir şekilde ortaya koydu. Bugün de Sn. Erdoğan kendi fikirlerini dile getirecek fazla değil biz konuşurken Sn. Cumhurbaşkanı da belki benim sorduğum sorulara cevap verecek mahiyette açıklamalar yapıyordur.
Bu muğlaklık şüphelerin derinleşmesine iddiaların daha vahim boyutlar almasına sebep olur endişe taşıyoruz.
Bu tür ciddi iddialara karşı atılacak etkin adımlarla, haksız yere itham edilenlerin aklanarak itibarlarının zedelenmesinin önüne geçileceği gibi suç işleyenlerin de adalet önüne çıkarılarak cezalandırılması, toplumun adalete olan inancını pekiştirecektir.
Bu itibarla aşağıdaki adımların gecikmeden atılması gerekmektedir.
Bu çerçevede;
1) İddialar kapsamında başta İçişleri Bakanı olmak üzere, söz konusu tüm isimler istifa etmeli ve yargı süreci ivedilikle başlatılmalıdır.
2) İstifa etmemeleri halinde ise, Cumhurbaşkanı tarafından bu kişiler derhal görevlerinden alınmalıdır.
3) Soruşturmaları yürütecek savcı ve hâkimlere mesleki güvencelerinin yanında, görev yeri ve görev konuları için de ayrıca güvence garantisi sağlanmalıdır.
4) Devlet Denetleme Kurulu görevlendirilerek; araştırma, inceleme ve soruşturma süreçleri başlatılmalıdır.
5) Ayrıca TBMM’nde de bir soruşturma komisyonu kurulmalıdır.
6) Basın yayın organlarında, bu iddialarla ilgili açılacak soruşturma ve tahkikatın şeffaf bir biçimde yer alabilmesini sağlayacak güvencenin açıkça verilmesi gerekmektedir.
Bu sürecin güvenilirliğini sağlayabilmek için, bu sayılan maddelerin eksiksiz ve bir an evvel yerine getirilmesi elzem olduğu kanaatindeyim.
Aksi halde bahse konu olanlar hem kamuoyu vicdanında hem de tarih huzurunda kirli bir dönemin aktörleri olarak anılmaktan kendisini kurtaramayacaktır!
Toplumsal Bir Çöküş Yaşıyoruz
Kıymetli arkadaşlar;
İbn-i Haldun'a göre bir toplumda;
-Dayanışma yok olursa,
-Üretimin zayıflar ve vergiler arttırılırsa,
-Ehliyet ve liyakat esas alınmazsa,
-Adaletsizlik yaygınlaşırsa,
-Göç hızlanırsa;
O toplumun çöküşü gerçekleşiyor, demektir.
Bugün Türkiye’de İbn-i Haldun’un üzerinde durduğu meselelerin tamamı ile karşı karşıyayız.
Ne yazık ki tarih değil hatalar tekerrür ediyor. Adaletsizlik had safhada, gücün hukukunun hakim olduğu bir atmosfer ile karşı karşıyayız.
Üretim zayıflamış, vergiler artmış ekonomik olarak milletimiz bunalmış durumda. Ehliyet ve liyakatin yerine ise torpil her yerde geçerli olmaktadır. Şimdi bu halde ülkemizin ayağa kalkması mümkün mü?
Esnaf Kongresi
Ekonomik şartların en çok mustarip ettiği özellikle de Kovid-19 salgın süreci ile daha da sıkıntıya giren kesimimiz esnaf kardeşlerimizdir.
Canları yanan, evine ekmek götüremeyen, kepengini kaldıramayan, tezgahını açamayan esnafımızın feryadı arş-ı âlâya ulaştı.
Bu feryada kayıtsız kalmanın mümkün olmadığı anlayışı ile bizim değil, onların konuşacağı bir program tertip etme kararı aldık.
Allah nasip ederse Haziran ayı başlarında esnaflarımızla buluşacak, dertlerini dinleyecek, bu dertlere çözüm yolları arayacağımız bir “Esnaf Kongresi” tertip edeceğiz.
Şimdiden tüm esnaflarımızı bu kongreye davet ediyor, programımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Son 20 yılda Onuncu Vergi Affı
Muhterem arkadaşlar;
Esnaf hakikaten zor durumda; vergisini ödeyemiyor, alacaklarını tahsil edemiyor, kirasını ve borçlarını da ödeyemiyor. Yani bir kıskacın içine girmiş bulunuyor.
Bu şartlarda esnafa bir vergi affı getiriliyor. Bu ilk başlarda çok makul ve esnafın yükünü hafifletecek bir adım gibi görünüyor. Ama devlet burada başka bir halet-i ruhiye içerisinde bu kararları alıyor.
Bir taraftan kurumlar vergisini artırıyor, vergileri yükseltiyor; öbür taraftan bir affa gidermiş gibi gözüküp çok yüksek faizden dolayı esnafın kaldıramayacak boyuta ulaşmış vergisinde aslına ulaşmak için bir çabaya giriyor.
Aslında yaptığı bir iyilik değil, esnafın gözünü korkutmak; “Bak, bu kadar faizle bu vergiyi tahsil edersem ayakta kalman mümkün değil.” diyor.
Ülkemizde 1924 yılından bu yana toplam 36 kez vergi affı getirilmiş, bunların 10 adedi ise son 20 yılda uygulamaya konulmuştur. Bu vergi aflarının ortaya konulma sebepleri bazen ekonomik, bazen mali, bazen idari ve teknik ancak çoğu zaman da siyasi nedenlerle olmaktadır.
Şunu da unutmayalım ki ekonomiyi düzelteceğinize vergi affı ile sanki bir yardımda bulunuyorsunuz hissi aslında ters tepiyor. Esnafın iktidara güveni sarsılıyor.
Vergi affından önce ekonominin sağlam temellere oturması için hangi adımları atmaları icap eder, bunun belirlenmesine ihtiyaç var. Bugünkü sistem bir kargaşa sistemi; siz kurumlar vergisini %20’den 25’e çıkaracaksınız, ondan sonra da “Bugüne kadar ödeyemediğiniz vergilerin faizlerini affediyoruz. Yoksa nefes bile alamazsınız!” diyerek bir anlamda tehdit edeceksiniz.
Hükümeti biz yeniden bu konuları düşünmeye davet ediyoruz. Ekonominin bir bütün olarak ele alınması kanaatindeyiz. Bir defa da esnafa, çalışana, vergi yükünü taşıyan insanımıza bir sorun; "Haliniz nasıl?" diye.
Misal; kahvehaneler bütünü ile bitti, ayakta kalmaları bundan sonra çok zor.
Filistin Meselesi
Filistin’de yaşanan olaylarla alakalı bir ateşkes süreci başlamış bulunmakta. Fakat kendilerini korumak için 2-3 füze atan Filistinliler itham edilirken; kan döken, çocukları katleden, şehirleri yok eden İsrail masummuş gibi bir algı yapılıyor. ABD Başkanı, İsrail’in yaptığı katliamları nefis müdafaası olarak görüyor.
Batı ve özellikle Amerika, Filistin'de yaşanan vahşeti önlemek yerine, tahrik etmek için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar!
Hepimiz BOP’tan haberdarız. BOP’un aslı Büyük İsrail Projesi’dir. Kendi inançlarına göre Nil - Fırat arası onların toprağı! Bu inanç neticesinde doğan şu vahşete bakın! İsrail bütün politikalarını kan ve gözyaşı üzerine inşa ediyor.
Adaleti ve hürriyeti temsil ettiğini iddia eden Batı; bazen sessiz, çoğu zamansa zulme destek oluyor!
Bölgemizde hedefte olan bütün ülkelerle bir araya gelmeye mecburuz. Hedefte biz varız! Topraklarımız bölünme tehdidi ile karşı karşıyadır. Cılız adımlarla bu iş yapılmaz!
İlginizi Çekebilir