1871 yılından bu yana kahveyi bir sanat gibi işleyen Kurukahveci Mehmet Efendi, ”Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” kitabı ile kahveseverlere kahvenin tarihine ilişkin eşsiz bir koleksiyon kitabı hazırladı.Türkiye’nin 100 yılı aşmış nadir şirketlerinden olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin hikâyesi Suna Altan editörlüğünde kaleme alındı, Manuel Çıtak’ın günümüz fotoğraflarıyla ve Kerem Yaman’ın tasarımıyla hazırlandı Kitap, çok sayıda tarihî belge ve arşiv fotoğrafı eşliğinde; bir fincan kahve ile 150 yıllık tarih ve kültürümüze ışık tutuyor.Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır bu topraklarda. Sohbetlerin, dostluğun, kimi zaman saygının kimi zaman misafirperverliğin simgesidir kahve. En ”bizden” olan keyiftir kahve aynı zamanda…Tarihimize de ışık tutan Türk kahvesinin Türk-Osmanlı kültürüne girişi ise, 1500’lü yıllara dayanır. Sultan Süleyman’ın Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen’den saraya getirir kahveyi… Saray mutfağında yeni bir usulle pişirilmeye başlanan kahve, çok geçmeden Türk kahvesi adını alır. Güğüm ve cezvelerde pişirilen kahve; su, şerbet ve tatlılar gibi lezzetlerle sunulmaya başlayınca daha da zenginleşir…
- 1871 yılından bu yana kahveyi bir sanat gibi işleyen Kurukahveci Mehmet Efendi, ”Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” kitabı ile kahveseverlere kahvenin tarihine ilişkin eşsiz bir koleksiyon kitabı hazırladı.
- Türkiye’nin 100 yılı aşmış nadir şirketlerinden olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin hikâyesi Suna Altan editörlüğünde kaleme alındı, Manuel Çıtak’ın günümüz fotoğraflarıyla ve Kerem Yaman’ın tasarımıyla hazırlandı Kitap, çok sayıda tarihî belge ve arşiv fotoğrafı eşliğinde; bir fincan kahve ile 150 yıllık tarih ve kültürümüze ışık tutuyor.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır bu topraklarda. Sohbetlerin, dostluğun, kimi zaman saygının kimi zaman misafirperverliğin simgesidir kahve. En ”bizden” olan keyiftir kahve aynı zamanda…Tarihimize de ışık tutan Türk kahvesinin Türk-Osmanlı kültürüne girişi ise, 1500’lü yıllara dayanır. Sultan Süleyman’ın Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen’den saraya getirir kahveyi… Saray mutfağında yeni bir usulle pişirilmeye başlanan kahve, çok geçmeden Türk kahvesi adını alır. Güğüm ve cezvelerde pişirilen kahve; su, şerbet ve tatlılar gibi lezzetlerle sunulmaya başlayınca daha da zenginleşir…
Kahvenin saray dışına çıkması, Tahtakale’de açılan ve ardından hızla tüm şehre yayılan kahvehaneler sayesinde gerçekleşir. Bu kahvehanelerde; günün her saati kitap ve güncel yazılar, satranç ve tavla oynanır, şiir ve edebiyat sohbetleri yapılır. Kahve kültürü böylece dönemin sosyal hayatına damgasını vurmuş olur. Osmanlı elçileri ve Avrupalı tacirler sayesinde, Türk kahvesinin lezzeti ve kahvehanelerin ünü önce Avrupa’yı, daha sonra tüm dünyayı sarar. Ve günümüzde Türk kahvesi geleneği artık ”kırk yıl” ile tanımlanmaktan çıkıp evrenselleşerek ”UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesinde de yerini alır.
Türk kahvesi denince akla gelen 3 kelime…
Türk kültüründe ”kahve altı” teriminden türetilmiş, ”kahvaltı”dan sonra veya yorgunluk atmak, sohbetlere keyif katmak için içilen Türk kahvesinin en büyük ve önemli temsilcisi ise, hiç kuşkusuz Kurukahveci Mehmet Efendi… Türk kahvesi geleneğinin ”UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası”na girmesi gibi o da ismini uluslararası arenada tescillemiş durumda. Başta Türkiye olmak üzere; aralarında ABD, Rusya, Fransa ve Yeni Zelanda’nın da bulunduğu 60’a yakın ülkeye ihraç ediliyor ve tüketiliyor.
1871 yılından bu yana kesintisiz olarak faaliyet gösteren Kurukahveci Mehmet Efendi, ülkemizde Türk kahvesi denilince akla ilk gelen ve sevilen marka olmasının yanı sıra, dünya çapında da yaşayan en eski kahve markaları arasında. Kurulduğu günden bugüne, kahveye bir sanat gibi yaklaşan Kurukahveci Mehmet Efendi, bu zanaatı beraberindeki ustalık, bilgi, tecrübe ve inceliklerle babadan oğula, ustadan çırağa aktarmaya devam ediyor. Türklerin dünyaya armağan ettiği Türk kahvesini, gelecek nesillerle buluşturma bilincini taşıyan marka, kahveseverlere her yudumda aynı kalite ve keyfi ulaştırmayı amaçlıyor.
Türk kahvesine sanatsal dokunuş…
”Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” kitabı, ilk kez yayımlanan tarihî belge ve fotoğraflar eşliğinde Türkiye’nin en eski kahve markasının ilginç hikâyesine şahitlik ediyor. Aslında kitap, Türkiye’nin 100 yılı aşkın nadir şirketlerinden birinin tarihi ile birlikte geçmişimize de ışık tutuyor. Kitap sadece içeriği ile değil görselliğiyle de son derece ilgi çekici. Ünlü fotoğraf sanatçısı Manuel Çıktak’ın günümüz kurum çalışanlarıyla gerçekleştirdiği çarpıcı fotoğraf çekimleri ile Kerem Yaman’ın etkileyici grafik tasarımı markanın yenilikçiliğini ve çağdaşlığını yansıtıyor.
Mehmet Kurukahveci: En önemli misyonumuz Türk kahvesini dünyaya anlatmak
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin torunu ve aile şirketinin üçüncü nesil yöneticilerinden Mehmet Kurukahveci kitabın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
”Babamla Eminönü’ndeki dükkânımıza ilk gittiğimde 10 yaşındaydım. Kahve kokusu sokağa girer girmez çarptı beni. Dükkâna girdik, değirmenler çalışıyor, hassas tartılarda tartılan kahveler sokakta bekleyen müşterilere dağıtılıyordu. Büyülenmiştim, ertesi gün yine gitmek istedim dükkâna. Bu yolculuklar, askerden dönene kadar aralıklarla devam etti. Yaşım büyüdükçe dükkânda daha fazla vakit geçirir oldum. Askerlik görevim 1978’in başında bitti ve aile şirketinde tam zamanlı olarak çalışmaya başladım, birkaç sene sonra kardeşim Hulusi Kurukahveci de aramıza katıldı… Türk kahvesinin ikramı, kültürümüzde her zaman sevginin, saygının, konuğa verilen değerin de göstergesi oldu. Kurukahveci ailesi olarak bu değerlerle anılmak, her fincan kahveyle yeniden kahveseverlerin teveccühüne layık olmak ise en büyük ödülümüz. 150 yıldönümümüzde hazırlanan bu kitap, bizim için kahveyi birlikte tadıp birlikte içtiğimiz değerli kahveseverlere teşekkür etme vesilesi… ”
Kahveye adını veren marka
Babası Hacı Hasan Efendi’nin küçük aktariye dükkânında kahveyi müşterisinin gözü önünde öğütüp, küçük kese kâğıtlarında satışa sunan Mehmet Efendi’yle başlayan yolculuk, Türkiye’nin ekonomi tarihinin bir kesitine de bir pencere açıyor: Kahve ticaretinin kalbi Tahtakale... Kurukahveci Ailesi’nin ticaret anlayışı ve iş ahlâkı... Eminönü binası ve Mimar Zühtü Başar... ”Kahve İçen İnsan” logosunun hikâyesi ile tasarımcısı İhap Hulusi... Hayatını Mehmet Efendi’ye adayan çalışanlar... Türkiye’de kahve kıtlığı dönemleri... Yurtdışına açılma ve gelişme dönemleri ve daha nice önemli dönüm noktaları ve hikâyeler...
Kitabın editörlüğünü yapan Suna Altan; ”Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları sadece bir buçuk asırdır hayatta kalmayı başaran bir firma ve marka değil. İşin her yönüne gösterilen olağanüstü ihtimamı, kitabın hazırlık sürecinde de gözlemledik: Firmanın neredeyse tüm belgeleri kurum arşivinde itina ile muhafaza edilmiş. Bu onbinlerce eski belge, muhasebe kaydı, yazışma, kupür, reklam, fotoğraf vs. iki yıl süren bir çalışmayla dijital ortama aktarılmış. Bu çalışma kitabımızın bilgi zeminini oluşturduğu gibi ileride başka araştırmacılar için de faydalı bir kaynak oluşturacaktır. Ayrıca, kitabın uzun hazırlık sürecinde bize ihtiyaç duyduğumuz her türlü destek sağlandı. Bütün bunların sonucunda son derece kapsamlı ve yüksek nitelikli bir çalışma ortaya çıkabildi. Demek istediğim şu ki, Kurukahveci Mehmet Efendi’nin gerçek bir ”sevgi markası” olması, dört nesildir aralıksız sürdürülen bu samimi çabanın, kaliteye olan adanmışlığın sonucu. 150. yıldönümü kitabında bunu hem hem anlatımımzda hem tasarım ve fotoğraflarda okuyucuya hissettirmek istedik” dedi.
Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan kitabın yerli ve yabancı kahve tutkunlarına hitap edeceği gibi kahveyle eş anlamlı olan bir ailenin ve kurumun hikâyesini merak eden herkesin ilgisini çekecektir.
Kutu
”Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı”kitabından ilginç bilgiler
- Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk Kahvesini kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak tüketime hazır şekilde sunan ilk şirket.
- Şirket aynı zamanda İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı ilk Türk şirketlerinden biri.
- Kurukahveci Mehmet Efendi, Türkiye’nin ilk reklamverenleri arasında yer alıyor.
- Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kurulduğu, günümüzde de merkezinin yer aldığı İstanbul’daki Tahmis (Kurukahve) Sokağı, dünyanın ilk kahve sokağı olma özelliğini taşıyor.
- Türk Kahvesi, dünyanın en eski kahve pişirme yöntemiyle hazırlanır. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü, tadını damakta en uzun süre devam ettiren kahve türü olmasını sağlıyor.
- Kurukahveci Mehmet Efendi, döviz yokluğu nedeniyle Türkiye’ye çiğ kahve ithalatının durdurulduğu 1942-44, 1955–1958 ve 1977–1982 arasındaki dönemlerde, Türk Kahvesi üretimine ara vermek zorunda kaldı. Ancak kurumun bilgi, birikim ve becerisi, aile bireylerinin fedakârlıklarıyla uzun yıllar yaşayarak günümüze kadar ulaştı. Kurukahveci Mehmet Efendi, bu dönemde Türk Kahvesi kültürüne sahip çıktı, muhafaza etti ve kahvenin yok olup gitmesini önledi. Markanın gösterdiği, pek az kurumda bulunan azim, gayret, sebat ve ısrar meziyetleri, Türk kahvesini dünyaya taşıdı.
- Kurukahveci Mehmet Efendi, bugün beş kıtada 60’a yakın ülkeye ihracat yapıyor. Viyana’nın tarihî Café Landtmann pastanesinin kahve mönüsünde Türk Kahvesi ”Mehmet Efendi” adıyla yer alıyor.
- Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesiyle tanınsa da yeni nesil kahveseverlerin beğenisine hitap eden farklı filtre ve espresso kahve çeşitleri ile Etiyopya, El Salvador, Nikaragua ve Guatemala çekirdeklerinden hazırlanan dört ayrı ”Özel Seri” filtre kahve çeşiti sunuyor.
- Tarihî Eminönü dükkânın yanında 2019 yılında açılan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin ‘Tahmis Binası’nda tüm paketli ürünlerin yanı sıra, özel tasarım fincan setleri, kahve gerekçeleri ve hediyelik eşyalar satılmaktadır.
KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ MAHDUMLARI’NIN TARİHÇESİ
Türk kahvesi, 19. yüzyıl sonlarına kadar çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan, el değirmeninde çekildikten sonra pişirilip içiliyordu. Süleymaniye Medresesi’nde eğitim gördükten sonra, babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında çalışmaya başlayan Mehmet Efendi, 1871 yılında işin başına geçti ve o zamana kadar çiğ çekirdek olarak sattıkları kahveyi, ”kavrulmuş”, ”öğütülmüş” ve ”paketlenmiş” olarak tüketime hazır şekilde İstanbullulara sundu. 1931 yılında vefat eden Mehmet Efendi’nin ardından oğulları Hasan Selahattin, Hulusi Mehmet ve Ahmet Rıza Beyler baba mesleğini sürdürdüler. Aile şirketi günümüzde üçüncü ve dördüncü nesil tarafından yönetiliyor.
1933 yılında, dönemin usta grafik sanatçısı İhap Hulusi Görey’e günümüzde de kullanılan ”Kahve İçen İnsan” logosunu tasarlatıldı. Ayrıca kahve, parşömenli kâğıt paketlere konularak otomobil ile dağıtılmaya başlandı. Böylece Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirilmiş oldu. Ayrıca o yıllarda büyük yenilik olarak tanımlanan afiş ve takvim çalışmaları ile firmanın reklamları yaygınlaştırıldı, gazete ver dergilere ilan verildi. Yurdun en ücra köşelerine bile kahve dağıtımı yapıldı.
1990’lı yılların başında ise Dudullu’da en son teknoloji bir kahve kavurma, öğütme ve lojistik tesisi kuruldu. Yeni folyo ambalaj malzemeleri kahvenin daha uzun süre taze kalmasını sağlayarak kahvenin gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında dağıtımını kolaylaştırdı. 1992 yılında ilk ihracatlar gerçekleşmeye başladı. Bugün 60’a yakın ülkeye kahve ihracatı yapan firma, geleneksel üretimin modern teknolojiyle, tecrübenin ise yenilikçilik ve kaliteyle birleştiği, 150 yıllık başarı hikâyesini devam ettiriyor.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın