Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından düzenlenen dijital obezite konulu 5. Uluslararası Eğitim Forumu'na katıldı.
Türk Eğitim Derneğinin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM'in düzenlediği 5. Uluslararası Eğitim Forumu, "Dijital Obezite" forumunun açılış konuşmasını yapan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, teknolojik ilerlemeler geliştikçe her zamankinden daha fazla okullara, eğitim kurumlarına ihtiyaç olduğunu gördüklerini belirtti.
Dünyadaki gelişmelere, küreselleşmeye bakıldığında ülkelerin kendi içerisindeki eşitsizliklerin giderek artmaya, derinleşmeye başladığını söyleyen Özer, şunları ifade etti:
"Eğitim kurumları, okullar, toplumlardaki bu derinleşen eşitsizliklerin bir şekilde kompanse ve telafi edildiği aslında en eşitsizliksiz bir toplumda bile en eşitlikçi bir kurum olarak varlığını sürdürmeye devam eden mekânlar olarak geçmişte olduğu gibi günümüzde de ihtiyacını hissettiriyor."
Özer, "Dijital Obezite" konusuyla düzenlenen forumun, dijital enstrümanların okul yerine ikame edilip edilemeyeceğinin tartışılması bağlamında çok büyük fırsatlar sunduğunu vurguladı.
Kovid-19 salgınıyla birlikte ortaya çıkan gelişmelere değinen Özer, bu süreçten en fazla eğitim sektörünün etkilendiğini ve uzun zamandan beri toplumun ilk defa okulların önemini bu sayede tecrübe ettiğini söyledi.
"7,5 aydan beri eğitimi bir gün bile kesintiye uğratmamanın mutluluğunu duyuyorum"
Göreve geldiği günden bu yana okulları açık tutmak için söylediği sözleri hatırlatan Özer, konuşmasına şöyle devam etti: "Gerekli önlemleri alarak 7,5 aydan beri eğitimi bir gün bile kesintiye uğratmadan bugünlere gelebilmenin büyük mutluluğunu duyuyorum. Millî Eğitim Bakanı olarak bugün görevden ayrılsam ve 'Bu ülkeye ne yaptım?' diye geriye baksam söyleyeceğim şey, 'Okulları açık tuttum, toplumdaki eşitsizliklerin derinleşmesine imkân tanımadım, öğrencilerimizin ve geleceğimizi inşa edecek gençlerimizin uzun vadede büyük maliyetler ödeyeceği bir sürecin gerçekleşmesine izin vermedim.' derim."
Bu sürecin en büyük kahramanlarının eğitim sisteminin en değerli varlıkları olan öğretmenler olduğunu vurgulayan Özer, öğretmenlerin maskeyle ders anlattığını ve aşılanma oranlarıyla da okulların açık kalmasıyla ilgili ne kadar istekli olduklarını gösterdiklerini ifade etti.
"Yaygın kullanılan deyimiyle artık çocuklarımız dijital yerliler"
Sürecin dijital bağımlılık ve sağlıklı nesiller yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini belirten Özer, şunları kaydetti: "Kovid-19 salgını sürecindeki 1,5 yıllık sürecin öğrencilerimizin dijital platformlarla temas düzeyini artırmasının uzun vadede etkileri oldu. Tüm gençler, çocuklarımız; artık dijital platformlardan sürekli kesintisiz bir şekilde veriye maruz kalmakta. Yaygın kullanılan deyimiyle artık çocuklarımız dijital yerliler. Biz dijital göçmenler olarak yerlilerin davranışlarının nasıl değiştiğini gözlemleme imkânımız var ama onlar kendi üzerlerindeki değişim ve dönüşümün nasıl olduğunu gözlemleyebilme imkânına çok da fazla sahip değiller.
Millî Eğitim Bakanlığı olarak çocuklarımızın sadece akademik becerilerini güçlendirmek, onları dünyadaki akranlarıyla rekabet edebilir gençler olarak yetiştirmek değil görevimiz, aynı zamanda onları güçlü insanlar olarak yetiştirmek. Bu görevi yerine getirirken en fazla üzerinde durmamız gereken konulardan biri de özellikle dijital bağımlılıkla ilgili dayanıklılıklarını ve farkındalıklarını artırmak. Bunun için hem öğrencilerimize yönelik hem de öğretmenlerimize yönelik Bakanlığımız sürekli çalışmalar yapıyor."
"Bağımlılığın ve teknolojinin yan ürünü olduğuna inanmıyorum"
Özer, teknolojinin artık insan hayatını yönetmek istediğine işaret ederek şöyle devam etti: "Dolayısıyla bağımlılığın ve teknolojinin yan ürünü olduğuna inanmıyorum tam tersine yeni teknolojik trendin tam da istediği şey olduğuna inanıyorum. İnsanların sürekli kendisine bağlanması, bilgi akışıyla düşünme melekelerini kontrol etmesi, yönlendirmesi ve nasıl kapitalizmde tüketicilik varsa şimdi de dijital ve pasif tüketiciler olarak varlığını sürdürmesi. Onun için bizler her zamankinden çok daha fazla bu farkındalığa sahip olarak çocuklarımızı, gençlerimizi, yetişkinlerimizi dijital bağımlılığa, dijital obeziteye karşı çok daha dirençli hâle getirmek zorundayız."
Aksi takdirde sohbet etme, hemhal olma davranışlarının ortadan kalkacağına dikkati çeken Özer, bu nedenle sorundan ürkmeden, bağımlılığı da kastının ötesinde anlama taşımadan sorunu çözmek gerektiğini söyledi.
TED Genel Başkanı Pehlivanoğlu kendisini foruma davet ettiğinde konuyla ilgili literatürü tekrar gözden geçirdiğini anlatan Özer, "Bizim Türkçe metinlerimizde dijital obeziteyle ilgili gerçekten çok ciddi bir yetersizlik var. Daha fazla metinler, çalışmalar üretmemiz lazım. Baktığım zaman aynı şeylerin, dar retoriğin tekrarlandığını gördüm. Çok daha boylamsal çalışmalar, saha taramaları yapmamız lazım." dedi.
Sorunun sadece eğitim boyutuyla değil felsefe, psikoloji ve farklı boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Özer, "Dijital obeziteyle ilgili farkındalığı, belli dönemlerde, 'dijital obezite haftası' gibi bir günde değerlendirme değil sürekli gündemimizde tutmamız gerekiyor." dedi.
Bakan Özer, dijital obezite konusunda mesafe alındığı zaman toplumun etkileşebilen ve sorunlarını konuşabilen bir toplum hâline geleceğini belirterek şunları kaydetti: "Millî Eğitim Bakanlığı olarak bu süreçte elimizden gelen ne varsa bundan önce yaptığımız gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Arkadaşlarımız, Bakanlığımızın özellikle Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürümüz ve tüm uzmanlarımız buradalar, eğitim forumunda dile getirilen konuları dinleyecekler. Alınan geri beslemelerle biz de Dijital Obezite ile Mücadele Eylem Planları'nı güncelleyerek çok daha iyi noktalara getireceğiz."
Yorum Yazın