Bazı insanların özgüven eksikliği ya da geçmişte yaşadığı güven sarsıcı ilişkiler nedeniyle diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde duygusunu paylaşmaktan çekindiğini belirten uzmanlar, bu kişilerin ilişkilerde çekingen, tedirgin, şüpheci ya da ilişkiden zarar görme endişesi taşıdıklarını ifade ediyor. Uzmanlar, her ortamda birçok insan ile kısa sürede samimiyet kuran kişilerin genelde özgüvenli, kendisi ile barışık, duygularını rahatça ifade edebilen ve duygularından tasarruf etmeyen insanlar olduklarına dikkat çekiyor. Duygu tasarrufunda önemli olan onları bastırmak değil, yönetebilmektir diyen uzmanlar, sağlıklı ve uzun süreli bir ilişki için ise duygulara mantığın da eşlik etmesi gerektiğini vurguluyor.
Bazı insanların özgüven eksikliği ya da geçmişte yaşadığı güven sarsıcı ilişkiler nedeniyle diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde duygusunu paylaşmaktan çekindiğini belirten uzmanlar, bu kişilerin ilişkilerde çekingen, tedirgin, şüpheci ya da ilişkiden zarar görme endişesi taşıdıklarını ifade ediyor. Uzmanlar, her ortamda birçok insan ile kısa sürede samimiyet kuran kişilerin genelde özgüvenli, kendisi ile barışık, duygularını rahatça ifade edebilen ve duygularından tasarruf etmeyen insanlar olduklarına dikkat çekiyor. Duygu tasarrufunda önemli olan onları bastırmak değil, yönetebilmektir diyen uzmanlar, sağlıklı ve uzun süreli bir ilişki için ise duygulara mantığın da eşlik etmesi gerektiğini vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, ilişkilerdeki duygu tasarrufundan ve nedenlerinden bahsetti.
Duyguların ifade şekli kişiye göre değişiyor
Günlük yaşantıda duyguların ifade şeklinin bireyden bireye değişkenlik gösterebildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, ”Tabii burada akla şu soru gelebilir: Duygu tasarrufu varsa, duygu israfı da olabilir mi? Bir uçta duygularını ifade etmeyen, edemeyen, duygusunu dışarı vermeyen insanlar, diğer uçta hayatı tamamen duyguları ile yaşayan, duygularına kapılıp giden insanlar var.” dedi.
Aile içi ilişkiler en belirleyici unsur oluyor
İnsanın sosyal bir varlık olarak aileden başlayıp genişleyen bir şekilde sosyal ilişkiler ağı içerisinde diğer insanlarla iletişim kurma becerisi geliştirdiğini ifade eden Öztekin, ”Bu ilişkilerin şekillenmesinde ilk ve en belirleyici unsur aile içi ilişkilerdir. Kişiliğin oluşmasında da başrol oynayan aile, çocuğun ilişkilerinin şekillenmesinde de etkili oluyor. Duygusal paylaşımların rahatça aktarılabildiği bir aileden gelen bireyin sonrasında çocukluk çağından ileri yaşlara kadar her dönemde duygularını diğer insanlarla rahatça paylaşabilmesi, dışa aktarabilmesi daha kolay oluyor.” diye konuştu.
İlişki mantık süzgecinden de geçmeli
Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, ‘Özel yaşamda, cinsel yaşamda, eğitim hayatında, iş yaşamında, anne, baba, eş, kardeş gibi ikili ilişkilerde ya da geniş, kalabalık gruplarla iletişimde duygularına kontrolsüzce kapılıp gitmeden ama diğer taraftan duygularını hiç çekinmeden rahatça ifade edebilen insanlar, sağlıklı iletişim kurabilme ve sürdürebilme becerisini de gösterebilen insanlardır.’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
”Böylece sağ beyin-sol beyin dengesi kurularak duygulara mantığın da eşlik etmesi sağlanmış oluyor. Her ortamda birçok insan ile kısa sürede samimiyet kuran ya da ilk tanıştığı kişilerle hemen samimi olan insanlar vardır. Bu kişiler genelde özgüvenli, kendisi ile barışık, duygularını rahatça ifade edebilen ve duygularından tasarruf etmeyen insanlardır. Ancak bu samimi ilişkilerin ilerleyen aşamalarında sadece duygusal paylaşım yeterli olmayabilir. İlişkinin mantık süzgecinden de geçmesi, diğer deyimle duygulara mantığın da eşlik etmesi sağlıklı ve uzun süreli bir ilişkinin de yolunu açar.”
Sarsıcı ilişkiler duyguların paylaşılmasını engelliyor
Özgüven eksikliği nedeniyle ya da geçmişte yaşadığı güven sarsıcı ilişkiler nedeniyle diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde duygusunu dışa vurmaktan çekinen ya da paylaşmaktan korkan insanların da olduğundan bahseden Öztekin, sözlerini şöyle tamamladı:
”Bu bireyler nedenleri farklı da olsa ilişkilerde çekingen, tedirgin, şüpheci ya da ilişkiden zarar görme endişesi taşıyan insanlardır. İlişkilerinin güvenli olduğundan emin olana kadar da bu duyguları yaşarlar. Sonuç olarak, duygular bizi belli bir yönde harekete geçmeye ve belli bir doyum elde etmeye zorlar ancak düşünmeden sadece duyguların yönlendirmesiyle eylemde bulunmak, kısa vadeli ve küçük bir doyum elde etmemizi sağlarken bizi ilerde daha büyük bir doyum elde etmekten alıkoyar. Ayrıca bazen düşünmeden aldığımız kararlar ve yaptığımız işler pişmanlık duymamıza mutsuz olmamıza, zarar görmemize yol açabilir. Duygu tasarrufunda önemli olan onları bastırmak değil, yönetebilmektir çünkü duygular aslında harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir.”
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın