“Bir bilim dalını, bir sanatı ya da teknik bilgileri öğretmeyi meslek edinmiş, okulda öğrencilere ders veren kimse.”
Sözlükteki anlamı bu kadar sade ve anlaşılır olan bir meslektir, öğretmenlik.
Öğretmenlik… Sadece basit bir meslek mi acaba?
Yoksa hakkında onlarca güzel söz söylenmiş, önemsenmiş, takdir edilmiş ve el üstünde tutulmuş bir meslek mi?
Evet, her iki tanımda bir nevi doğru… Çünkü; hakkında gerçekten çok güzel sözler söylenmiştir. Hem de topluma yön veren üstün ve öncü kişiler tarafından.
Ama diğer taraftan ise, günümüzde maalesef öğretmenlik mesleği için basit, sıradan, önemsenmeyen bir meslekmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Toplumun her kesiminden kişiler, kendisini gazeteci sanan şahıslar; sanki hepsinin eleştirmesi gereken tek şey öğretmenlermişçesine ortak bir eleştiride birleşebiliyorlar. Bu eleştirilerin konusu keşke; “eğitimin kalitesi, öğrenme yöntem ve teknikleri ya da daha iyi bir eğitim sisteminin oluşturulma şekli” olsa… Ama her ne hikmetse eğitim ile hiç alakası olmayan; sadece öğretmenin kişisel hayatını, maaşını, yaz tatilini hedef alan bu eleştirilerle bütün öğretmenleri sorgusuz sualsiz eleştirilerin hedefine koymaktaki amaç da ne oluyor?
Örneğin pandemi sürecinde öğretmelerin; canlı dersler, eba ve elindeki bütün iletişim araçlarıyla öğrencilere ulaşma çabası, sınıfta harcadığı efordan daha fazla zaman ve emek harcanması görmezden geliniyor.
Okulların kapatılmasını bile sanki öğretmenler belirliyormuşçasına yapılan aşağılayıcı yorumlarla öğretmenler ‘yatıyor’ algısı oluşturulmaya çalışılmıştır.
Bu kesimlerin – eğitimin e’sinden bihaber- amacı; bireylerin kaliteli bir eğitim alarak gelecekte ülkemizi yüceltmesi değil;
Aksine öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırmak ve öğretmenleri motivasyon düşüklüğüne iterek eğitimin kalitesini düşürmek, ülkemizin gelişmesine engel olmaktır.
…………………………………..
Oysa öğretmen olmak, herkesin sandığı gibi öyle basit ve zahmetsiz bir iş değildir. Bunun için dört yıllık lisans ve pedagojik formasyon eğitimi almak yetmiyor. Binlerce aday arasından seçilebilmek için KPSS’den yüksek bir puan almak, alan sınavına girerek branşında uzmanlaşmış olmak ve sonunda sözlü mülakattan geçmek gerekiyor. Bunları başardığın zaman hala bir “öğretmen” değilsindir. Önce aday öğretmenlik sınavını geçip asli olman gerekir. Ama hala kadrolu değilsindir. Sözleşmeli sıfatınla üç yıl daha amirinin ve danışman öğretmenin gözlerin içine bakarak kusursuz bir süreç geçirmen gerekir.
Sonrasında…
Ailesinden, sevdiklerinden uzakta; iletişimin, ulaşımın ve sosyal imkanların olmadığı ama güzel ve masum çocukların olduğu en ücra köylerde sizler yokken öğretmenler vardı. Sadece çocuklara umut olmak yetmedi; öğretmenler boyadı o duvarları, onlar temizledi hiç gocumadan tuvaletleri-sınıfları…
Onlar sadece öğretmen değil; hem tamirci, hem temizlikçi hem de birer anne-baba oldular.
Yetişmekte olan nesli; ailesi, çevresi, milleti, devleti ve vatanı için daima yararlı, yapıcı, yaratıcı iyi bir insan ve iyi bir vatandaş olarak yetiştirmek için çalışıp durdular.
Bu yaptıklarını da reklam yaparak hiçbir zaman arsız taleplerde bulunmadılar. İstekleri çoğunlukla şahsi değil; çocukların eğitimi ve çalıştığı okulu içindi.
Öğretmenleri eleştirilerin hedefine koyarak; onları ezmek, sindirmek istediler. Haklı birkaç taleplerini de görmezden geldiler. Bütün memur gruplarına, işçilere, asgari ücrete yapılan zamlarda nedense hep öğretmenlerin maaşına takılıp kalındı. Lise mezunu bir memurun bile öğretmenden daha fazla maaş alması kimseyi rahatsız etmedi. Haberlerde, gazete manşetlerinde bile öğretmen maaşlarında algı oluşturularak, öğretmenler; sadece özlük hakları ile para peşinde koşan “paragöz” insanlarmış gibi etiketlenerek susturulmaya çalışıldı.
Diğer meslek gruplarının maaşları açıklanırken; henüz göreve yeni başlayan, senesini doldurmamış memurun maaşı gösterilirken;
Öğretmen maaşını sanki yüksekmiş gibi göstermek için emekliliğine bir ay kalacak kadar bu mesleğe yıllarını vermiş, son basamaktaki öğretmenin maaşını lanse etmekteki amaç başka ne olabilir ki?
Halbuki o listede yayınlanan maaşı da hiçbir zaman alamamışken…
……………………………………………………
Daha iyi şartlarda yaşamayı istemeye hakkın yok.
Çünkü sen öğretmensin…
Zor şartlar altında çalışsan da şikayet etmeye hakkın yok.
Çünkü sen öğretmensin…
Tatile ihtiyacın olduğunu sakın söyleme.
Çünkü sen öğretmensin…
Pandemi sebebiyle kapatılan okulların sorumluluğunu üstlenmek zorundasın.
Çünkü sen öğretmensin…
Ekran başında ders yapmış olman, maaş almayı hak ettiğin anlamına gelmez.
Çünkü sen öğretmensin…
Yaşam şartlarının zorluğundan bahsedemezsin.
Çünkü sen öğretmensin…
Ev sahibi olmak istiyorsun fakat günümüz şartlarında bu pek mümkün görünmüyor mu? Bunu dile getirme.
Çünkü sen öğretmensin…
Kısacası sıkıntılarından bahsedemez, şikayet edemez, daha iyisini isteyemezsin.
Çünkü sen öğretmensin…
Evet. Öğretmenlik mesleği fedakarlık ister, sevgi ister, emek ister, gönüllülük ister.
Peki öğretmen ne ister?
……
Öğretmenler; ayrıcalık değil, eşitlik ve adalet ister. Sadece 24 Kasım’da önemsenmek değil, mesleki itibar ve saygı ister.
Çok güzel özetlemişsin hocam tebrikler