Türk eğitim sisteminde her şeyden önce eğitim hakkı anayasamızın 42. maddesinde ifade edilen “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” ilkesine dayanmaktadır, ayrıca herkes için eşit ve zorunludur.
Toplumumuzda en büyük gelişimi engelleyen bir olguda her çocuğun muhakkak aynı eğitim süreçlerinden geçecek olması inancıdır. Toplumsal farklılıklar, bireysel farklılar, çevresel farklılıklar göz önünde bulundurmadan çocuğu bir kalıba sokmak ilerdeki dönemde genç nesillerden istenilen performanstan uzak bir toplum ortaya koymaktır. Burada asıl mesele istiridyenin sakladığı o güzelim inciler gibi bir çocuğun muhakkak içinde gizli bir yerde incilerini saklamasıdır. Biz eğitimciler her çocuğun içinde bulunan cevheri kendi dünyasıyla ortaya çıkarmanın daha sağlıklı sonuçlar ortaya koyacağına inanırız. Yani bir sınıfta herkesin devlete bağlı kurumlarda çalışmayacağını bilerek veya herkesin avukatlık, öğretmenlikgibi mesleklerin her öğrencinin bireysel özelliklerine uygun olmadığını bilerek işimizi yaparız.
Toplumumuzda fırsat eşitliği 1739sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 8. Maddesitarafından korumaya alınmış olup kadın ve erkek tüm fertlerin aynı fırsata ve imkânlara sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Toplumumuzda kız çocuklarımız için okumasa da olur tarzındaki saçma sapan olgunun derecesi ancak ve ancak anne babaların eğitim düzeylerinin çocukların eğitim düzeylerini ne kadar etkilediğinden gayet rahat anlayabiliriz. Toplumumuzda okumuş ebeveynlerin çocuklarının okuma oranlarının yüksek çıkması bunun en açık delilidir.
Eğitim dünyamızda o kadar incisi içinde kaybolmuş çocuklarımız var ki eğitim neferlerimiz her yıl bu incileri bulup en güzel şekilde işleyip topluma kazandırıyorlar.Bunların en güzelleri sadece sayısal etkinliklerini içeren olimpiyatlarında dereceler elde ederek veya en iyi üniversitelerde okuyarak değil, her kategoride sporda, sanatta, bilimsel olimpiyatlarda ülkemizi en iyi şekilde temsil edecek nesiller yetiştirmektedir. Son yıllarda spor olimpiyatlarında, sanat dallarındaki uluslararası başarılarımız bunun en güzel örneğidir. Sadece kâğıt ve kalemle değil ayrıca bu vazgeçilmez ikiliye yön verecek beden ve ruh aşkıyla farklı alanlarda da muhteşem sonuçlar elde edebileceğimiz görmüş olduk. Engelli bireylerimizin neler başarabileceğinin en güzel örnekleri olimpiyatlarda sergilendi. Her şey bazen bir kâğıt bir kalem olmayabilir çocuklarımızın kalbine, ruhuna ufak bir dokunuş işte o kâğıt ve kalemin şahlanışına vesile olacaktır.
Evlatlarımızı yaşıtlarıyla karşılaştırıp onlara olumsuz ket vuracağımıza kendi içimizden çıkan kahramanları (Alparslan, Fatih Sultan Mehmet, Atatürk vs.) onlara göstererek okuyarak ilham vermemiz, toplumsal olarak ilerlememizde manevi katkı sunacağınakuşku yoktur. Her çocuğumuzun aslında ruhuna uygun bir yeteneğinin olduğu ve bunun farkına varılmasında başrol oynayacağı bir örneği vardır. Bu örnek şüphesiz eğitim neferleri öğretmenlerimizdir.
Meselemiz neymiş? Aslında evlatlarımızın bazen minik avuçlarında veya bazen de minik kalplerinin içinde bulunmayı bekleyen o güzelim incileri keşfetmekmiş. ‘Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur. Can da, inci mercan da’ demiş atalar.
Yeni eğitim ve öğretim yılımızda nice güzel incileri keşfetmek dileğiyle….
Yorum Yazın