Eğitimin bir süreç olduğunu bildiğimize göre, bu süreç içerisinde sadece belli bir alanda uzmanlaşmak aklımıza gelmemelidir. Eğitim süreci ailede başlarken; çocuklarımızın ayaklandıkları andan itibaren manevi değerlerimizden, kültürümüzden en basit halleriyle bahsediyoruz.
Milli eğitim politikamız sağlam temellere oturtulmuş milli değerlerimizle özdeşleşmiştir. Özet olarak sıralarsak; 1) El sanatlarımız 2) Tarihimiz 3) Dilimiz 4) Dinimiz 5) Bayrağımız, vatanımız, ülkemizin sınırları 6) Örf ve adetlerimiz 7) Milli sporcularımız, yazarlarımız, sanatçılarımız, politikacılarımız 8) Birlik, beraberlik içinde kutladığımız milli ve dini bayramlarımız. Hepsi, hayat boyu öğrenmenin içerisinde olup; Bu tür olguları, değerleri en iyi şekilde eğitimimize uyarlıyoruz. Aile hayatında başlayan bu eğitim, okul sürecimizde iyice yerleşmiş oluyor. Çocuklarımızın duygusal zekâları gerçek anlamda daha gelişmiş olur çünkü vicdan, helal-haram kavramı yerleşmiş bireylerde hak, hukuk ve adalet kavramlarını çok iyi yönetebilirler. Eğitmenler olarak kendi alanımızda çok iyi insanlar yetiştirebiliriz ama manevi değerlerden uzak öğrenciler yetiştirirsek ileride vicdanı ile cüzdanı arasında kalan ahlaktan yoksun bir nesil yetişmesine sebep olunabilir.
Kimseye ön yargıyla yaklaşmadan temel değerlere saygı duyan nesillerin yetişmesi ancak içerisinde milli değerlere dikkat çekmiş ve önem vermiş eğitim sistemi sayesinde gerçekleşir. Eğitim, aile yoluyla başlayıp okul ve iş yaşamı süresince devam eden bir olgu olduğundan her alanda değerlerimizi kapsayıcı şekilde olması lazımdır. Bunun en açık örneğini atom bombası sonucu yerle bir olan Japon halkında görebiliriz. Daha ilkokul sıralarında Japon öğrencilere bombalanmış, harabeye dönmüş Japonya’yı göstererek ileride milli birlik ve beraberlik duygusundan kopmamalarını, ülkelerine hizmet ederken bunu milli değerlere saygı duyarak yapmaları gerektiğini hatırlatmaktadırlar.
Ülkemiz milli değerler bakımından ne derece yüce duygulara sahip olduğu daha Anadolu’ya ilk ayak basıp yurt edinirken bunu hissettirmişlerdir. Atalarımızın hiçbir dine, inanca, millete en ufak bir aşağılayıcı söz veya insanlık onurunu kırıcı tarzda davranışı olmamıştır. İşte hayatın her alanında alınan eğitim sayesinde milletimiz sadece kendi milli ve manevi değerlerine değil, başka milletlerin de değerlerine saygı duymuştur. En büyük örneği Çanakkale Zaferimizdeki Anzakların her sene bize karşı savaşan atalarını ziyaret etmesidir.
Bizleri kurtaracak şeyin artık top tüfek olmadığını bildiğimiz gibi bu her kesim tarafından açık ve net bir şekilde ifade ediliyor. Bir ulusun yükselişi ancak o nesillerin aldığı kaliteli ve milli değerlerine sahip çıkan bir eğitimden geçtiği aşikârdır. Köşe yazımı ulu önder Atatürk’ün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde 1935 yılında yapmış olduğu bir konuşmasındaki o muhteşem sözüyle bitirmek istiyorum.
‘’ Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.”
Yorum Yazın